Hepimiz çalışıp, başarıyı yakalamak, kendimizi kanıtlamak isteriz. Ancak başarıyı yakaladığınızda dikkatli olmanız gerekir.
Çünkü hiçbir şey başarı gibi başarısızlık yaratmaz.
İnsan başarılı olduğu anda en savunmasız halinde olur. Başarı rahatlık getirir, verimsizlik getirir ve en kötüsü de kendini beğenmeye yol açar.
Çevremde başarılı olan girişimlere ya da kişilere baktığımda kendilerine aşık olduklarını görüyorum. İnovasyonu, sıkı çalışmayı ve risk almayı bırakıyorlar. Yakaladıkları başarıyı ve şöhreti korumak için savunmaya çekiliyorlar.
İşte bu nokta çok tehlikelidir.
Oysa başarıyı yakaladığınız anda daha hızlı oynamalı, verimliliğe ve sürekli gelişime kendinizi daha çok adamalısınız.
Nelson Mandela’nın dediği gibi;
"Kişi yüksek bir tepeye tırmandığında, tırmanacak başka birçok tepenin olduğunu keşfeder."
Etmelidir.
Yıllardır çalıştığımız bir mali müşavirlik firması ile yollarımızı ayırdık. Son yıllarda kurumsallaştılar ve büyüdüler. Görünürde başarıyor gibiydiler. Ama artık müşterileri ile iletişim kurmayı umursamaz ya da beceremez oldular. Sorunlarımızı ve taleplerimizi dinlememeye başladılar. Ayrılırken bile işin sahibi arayıp, neler oluyor, sorun nedir demedi. Müşterisini dinlemedi.
Kabul edilemez.
Girişiminiz ne kadar başarılı olursa, müşterilerinize karşı o kadar alçakgönüllü ve yakın olmalısınız.
Eğer müşterinizin bir sorunu varsa ya da müşteriniz mutsuz ise onu arayın (mail atmayın, whatsappdan yazmayın). Özür dileyin, sorununu çözün. Güvenini kazanın. Ticaret güven ile yapılır, insanlar güvendiği inanlara referans olurlar.
Bunun tersi durumlarda, ölüm vadisine girdiniz demektir.
Unutmayın ki;
Sizi dağın zirvesine çıkaran şeyleri yapmayı bıraktığınız an, zirveden aşağı doğru kaymaya başlarsınız.
Sevgi ile