Kimse hayatında kriz yaşamak istemez, her şey sorunsuz ve sakin bir şekilde ilerlesin ister.
Peki sakinlik bize ne kazandırır?
Bence hiçbir şey.
Sakin bir hayat bizi hep aynı sonuçları alacağımız bir yaşama iter. Bu da bir süre sonra alışkanlık haline döner. Konfor alanı dediğimiz budur. Kendimize bir konfor alanı üretmiş oluruz. Sonrasında hep değişimden bahsederiz ama değişemeyiz.
Bu, bireylerde nasılsa girişimlerde de aynı şekildedir.
Hep aynı sarmalın içerisinde döner durursunuz. Radikal değişiklikleri yapamaz olursunuz.
Hem bireysel hem de organizasyon içerisinde kalıcı değişiklikler için krizler kaçırılmaması gereken fırsatlardır.
Krizler çok değerlidir, içerisinde fırsatlar yatar
Bazen insanların kendilerine gelmelerini sağlamak için ciddi bir darbeye ihtiyaçları vardır. Bu, bulundukları pozisyonlardan atılmak, bir yarışı kaybetmek ya da bir girişimini batırmak olabilir.
Hepimiz Steve Jobs’un Apple’den kovulma hikayesini biliriz. Girişimi kuran birinin işinden kovulması bir trajedi olarak görülebilir. Ama Steve Jobs, bu kovulmaya ihtiyacı olduğunu ve bu şekilde daha güçlü şekilde geri döndüğünü kabul etmiştir.
Benzer şekilde NASA yöneticileri, kurumun güvenlik alışkanlıklarını iyileştirmek için yıllarca uğraşmışlardır. Ama kalıcı bir ilerleme kaydedememişlerdir. Sonucunda Challanger 1986’da patlayınca tüm prosedürler değiştirilmiş, bugünkü başarılara giden yollar açılmıştır.
Bir kriz bize daha önce yapamadığımız şeyleri yapma fırsatı verir.
Dolayısı ile kriz anlarında sakin olmak, içerisindeki hazineleri bulmak için detaylı düşünmek gerekir.
Krizi hemen kapatayım, olmamış gibi davranayım gibi yaklaşımlar doğru değildir. Akıllı bir lider krizden alabildiği maksimum değeri almaya çalışmalıdır.
Kriz varsa değişim vardır.
Sevgi ile.